Hedef alınan doktor: Mesleğimden memnun değilim, yapmak istemiyorum
Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir doktorun, hastaneye gelen ve epilepsi hastası olduğunu söyleyen bir hastayı dövdüğü yönündeki haberler ve sosyal medyada paylaşılan görüntüler üzerine, Sağlık ve Sosyal Hizmetler Emekçileri Sendikası (SES) Genel Merkezi, harekete geçti. bir açıklama yaptı. SES’ten yapılan açıklamada, sarı bölge hastasının 30-60 dakikaya kadar bekleyebileceğinin vurgulanmasının ardından, “Hastanın Acil Servis’in tedavi protokolüne aykırı olarak tedavi edilmek istemesi, kullanılan dilden yola çıkılarak ortaya konmuştur. İktidarın seçim odaklı popülist hırslarıyla çıkar peşinde koşması, yıllardır dile getirdiğimiz kışkırtılan sağlık sisteminin sonucudur. Yayılan görselde görüldüğü gibi hayati bir durumu olmamasına rağmen poliklinikte sıra beklemek istemeyen hasta burada da sıra beklemek istemedi. “Bu, kontrolden çıkmış, sevk zinciri olmayan, ilaçla bağdaşmayan sağlık sisteminin son örneğidir” dedi.
Evrensel’den Özlem Songül Abayoğlu’nun haberine göre Olayda adı geçen doktor Ş.K. Olanları anlattı. Ş.K. “Durumu tam olarak bilmeden, hastaneden ya da benden bilgi almadan bu tür haberlerin yapılması, hedef alınması rahatsız edicidir” dedi. SES İşyeri Temsilcisi Muhsin Uysal, “Hükümet sağlıkta şiddet sorununu çözme konusunda samimi değil” dedi.
‘SİZE NE YAPTINIZI SORMADIM, BANA BAKMANIZ GEREKİR’
Olay gününü ve yaşananları anlatan Hekim Ş.K. “Sarı bölgede çalışırken sistematik olarak yüksek tansiyonunu kontrol ettiğim bir hastam ve dirseği kırılan bir hastam vardı. O sırada dirseği kırılan hastamın reçetesini ve raporunu yazıyordum. Bölgeye iki bayan geldi. “Doktor nerede?” diye bağırarak içeri koşuyorlar. Onlara yatmaları söylendi ve ben de onları iki dakika içinde kontrol edeceğimi söyledim. Ayrıca kadının tansiyonu, şekeri ve EKG’si de ölçüldü ve herhangi bir sorun görülmedi. Şikayeti ‘Sara nöbeti geçirmiş gibi hissediyorum’ idi. Bu öncelikli bir durum değildir ve bekleme süresi 2 dakika olacaktır. Ben de reçeteyi ve raporu yazdıktan sonra kendisiyle ilgileneceğimi beyan ettim. ‘Sana ne yaptığını sormadım, gelip bana bakmalısın. ‘Epilepsi hastasıyım, önceliğim bu’ diye cevap aldım. Özellikle dirseği kırık olan hastayı işaret ederek ‘Reçeteyi de yazayım mı?’ diye sordum. “Hayır, bakmayacaksın” diye tekrar sert bir ses tonuyla yanıtladı. Bu haliyle kendisine bakamayacağımı, benimle ve hastalarımla bu şekilde konuşamayacağını, kimsenin hakkını alamayacağını söyledim. Daha sonra beni filme almaya çalıştı. Hanımla sağlıklı iletişim kuramadığımı anlayınca arkadaşının yanına gittim ve ‘Abla bize dava açılacak, beni kameraya alamazsınız’ dedim. İsterseniz bir iki dakikalığına dışarı çıkın ya da başka bir hastaneye gidin. “Kardeşinizin şu anda acil bir durumu yok” dedim. Daha sonra kamera almaya devam ettiler ve bana ‘Nasıl üzerimize yürüyebildin?’ dediler. Beyaz kodu açtım. Daha sonra hala beni filme aldıklarını görünce kameraya vurup onu kaldırdım. Daha sonra güvenlik geldi ve kız kardeşler güvenlikten kaçmaya çalıştı. Daha sonra geri döndüm ve hastalarımla ilgilendim. Bu kişilerin de beyaz koda göre polis odasına götürüldüğünü sanıyordum. Temiz hava almak için dışarı çıktığımda yine bu insanlarla karşılaştım, ellerinde telefon ve görüntüler vardı. Polis odasına götürülmediler ve işlemleri başlatılmadı. Üstelik dışarıda ‘Doktor bizi dövdü’ diye tekrarlıyorlar. Böyle bir şey olmadığını söyleyerek durumu anlattım. Olayı şöyle anlattı: “Söyledikten sonra ‘Şimdi görürsün’ diye bana tokat attı, ben de o anda refleks olarak kendimi savunmak için yumruk attım.”
‘MESLEĞİMİ SEVMEDİM, DOKTOR OLMAK İSTEMİYORUM’
Ş.K. o gün mesaisinin 12. saatinde olduğunu söyledi. “Bu süreçten çok etkilendim. 2 yıldır aynı hastanenin acil servisinde çalışıyorum. Bu acil serviste çalışmak zaten hekimlik yapmanın en zorlu yerlerinden biri. Uzun zamandır pek çok yer değişikliği talebinde bulundum ancak acil serviste doktor sıkıntısı yaşadığımız için taleplerim kabul edilmedi. Görevime devam ediyordum. 24 Eylül’de TUS sınavım var. “Onun için çalışmaya çalışacağım ama bu mümkün olmayacak” dedi. Olayın ardından psikolojisini anlatan Doktor Ş.K. “Psikiyatri servisinde görüldüm. Travma sonrası stres bozukluğu teşhisi konuldu ve bir süreliğine tıbbi izne ayrıldım. Kendisini ve güvenliği defalarca uyarmama rağmen durumun bu noktaya gelmesi çok üzücü” dedi. Olayın ardından sosyal medyada ve ana akım medyada hedef gösterilmeye çalışıldığını anlatan Doktor Ş.K. “Hakkımda hiçbir görüş alınmadan, hastaneye sorulmadan, kadının gönderdiği videolarla anında hedef haline getirilmek sakıncalıdır. Adımı ve iş yerimi saklamadan tehdit ve hakaretlere maruz kalmak da tedirgin edici. “Bu dönemde ailem de çok endişeliydi” dedi.
Doktor Ş.K. Olaydan sonra mesleğe yabancılaştığını ve çalışmak istemediğini ifade ederek, “Şimdi ülkeyi terk edebilirdim. Bu ülke bana düşman olup fikrimi bile sormadan beni idam ederse ülkede kalmamın bir anlamı yok. Artık yurt dışında doktor olarak çalışmak istemiyorum. Mesleğimden memnun değilim ve bu güvensiz koşullarda mesleğimi yapmak istemiyorum. Ben de ne yapacağımı bilmiyorum. “Şimdi yargı sürecini yürüteceğim.” Sözlerini kullandı.
‘HÜKÜMET SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE SAMİMİ DEĞİL’
SES İşyeri Temsilcisi Muhsin Uysal, olayı doğrulamadan büyük bir iştahla aktaran ana akım medyanın sağlıkta şiddeti yasallaştırma yönünde harekete geçtiğini gözlemlediklerini söyledi. “Bu son olayda bizzat hastanın çektiği kısa bir videoyla sağlık çalışanlarını değersizleştirecek haberler yapıldı. Sağlık çalışanı arkadaşımız sosyal medyada linç edildi. Pek çok hakarete maruz kaldı. “Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin meşru olduğunu söyleyenlerin sayısı arttı, böyle düşünenler de bu haberden güç alarak sağlıkta şiddeti savunduklarını açıkça ifade ettiler” dedi.
Uysal, sağlıkta şiddetin her biçimiyle her gün yaşandığına dikkat çekerek; “Bakanlığın sağlıkta şiddete karşı çözümü XR cihazları kurmak ve kale gibi hastaneler inşa etmek. Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı Fahreddin Koca gri koddan bahsetmişti. Hastanedeki polis sayısının artacağını anladık ama bunlar sorunun köküne inen çözümler değil. İktidar sorunun çözümünde samimi değil, tam tersine şiddeti kışkırtıyor. Provokasyonunun nedeni seçim yatırımlarıdır. Doktoru yenebileceğini her zaman sözleriyle vatandaşlara hissettirdi. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı doktorlara ‘isterlerse bırakın gitsinler’ dedi. Cumhurbaşkanı öyle derse bir vatandaş da çıkıp ‘Artık doktorları yenebiliriz’ diyebilir. Bunlar sağlık ve şiddet faktörleridir. “Bugünkü televizyon dizilerinde doktorların başına silah dayayıp ‘Hastamı yaşatacaksınız’ dediği sahneler varsa ve RTÜK dediğimiz kurum buna herhangi bir yaptırım uygulamıyorsa bu sağlıkta şiddeti kışkırtmaya yönelik planlı bir uygulamadır. “dedi.